Dön Dolaş Aynı Yerdeyiz Koca Bir Ömür..
Sabah, diğer günlere nispeten geç kalktım bugün. Uyandığımda, dünkü yol yorgunluğunu üstümden attığımı hissettim. Hızlıca bir kahvaltıdan sonra dışarı çıktım oğlumla. Aşırı bir trafik vardı. “Bu kadar ekonomik kriz var diyorlar arkadaş, ne krizi, kriz olsa bu kadar araba mı olur yollarda, hepsi de yep yeni!” dediğimde de; “İmamoğlu’ndan sonra trafik yoğunluğu katlanılamaz oldu!” diye söylendiğimde de yanımdaki oğluma, bakışından anladım ‘taraftarca’ yorum yaptığımı. Arabayı otoparka park ettim, oğlum Mustafa’dan ayrıldım ve Tramvaya bindim hızlıca. Üsküdar’a geldiğinde tramvay, kararsız kaldım inip inmemekte. Mihrimah sultan camiinin duvar dibindeki Tesbihci Şükrü Abiden tesbih mi alsam, Sirkeci’ye mi geçsem derken, Sirkeci’de indim. Her zamanki gibi, Doğu Bank’ın B kapısındaki abimizden salatalık yerim dedim ama sordum, uzun zamandır yokmuş. İçim burkuldu. Doğu Bankın içinde, giriş katında, bir telefoncuya telefon sordum. Nasıl da güzel anlatıyor ikna etmek için beni! Eskiden, benim mahallenin siyasetçileri de böyleydi, tane tane, sabırlı, muhatabının gözünün içine baka baka, ikna ettiğinde büyük bir mutluluk duyarak konuşurlardı ama artık ikna etme ihtiyacı duymuyor çoğu.. Tramvaya bindim tekrar Beyazıt’a gitmek için. Yüksek sesle ve küfür ederek telefonla konuşan adamla göz göze geldiğimde, şimdi ne güzel kavga ederim diye geçirdim içimden, onlarca ayrı milletten insanla yolculuk yaptığım tramvayda. Sonrasında Beyazıt’ta indim. Belki de bininci el çantasını almak üzere bir çantacıya girdim, Allahtan pahalıydı, almadım ama kapalı çarşının önündeki hep aldığım yaşlı amcadan ufak bir el çantası aldım, parça derilerden yapılmış bir el çantası, pazarlık yaparak.